|
|
|
|
|
|
Diabet, diğer adıyla şeker
hastalığı, sık görülür ve ciddî sonuçlara yol açar.
Pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya
etkisizliğinden kaynaklanır. İnsülin olmayınca, besinlerle
aldığımız şeker ve diğer besin unsurları, ihtiyaç duyan
hücrelere giremez. Böylelikle, hücreler şekersizlik
çekerken, kanda şeker normal değerlerin üstüne çıkar. Kanda
şekerin çok artması, “zehir” etkisi yaratır ve vücudun tüm
hücrelerini tahrip eder.
YAVAŞ AMA KESİN TAHRİBAT
Bu tahribat, çok yavaş ama “kararlı”dır. Yavaşlık, “düzeltme
fırsatı” açısından iyidir. Ama kötü yanı, şeker hastalarında
şekerin önemli bir zararının olmadığı hissini yaratması ve
hastalıkları konusundaki vurdumduymazlıklarını artırmasıdır.
Oysa şeker, “azimli bir düşman” gibi, vücudu içten içe,
sessizce çürütür. Bu çürüme hem yaşam kalitesini bozar, hem
ömrü kısaltır.
Tahribatın etkilemediği organ yok gibidir. Ama en büyük
tahribat, damarlarda olur. Erişkinlerdeki görme kaybının
başlıca nedeni şekerdir. Ayrıca katarakta ve glokom
dediğimiz göz tansiyonuna da yol açar. Böbrek yetmezliği ve
üreminin en önemli nedenlerinden biridir. Şeker hastaları,
koroner kalp hastalığına ve felce 2-4 kat daha fazla
yakalanırlar. Gangren yüzünden ayak-bacak kesilmesine neden
olabilir. İsteksizlik, sertleşmeme gibi cinsel işlev
bozukluklarıyla karşımıza çıkabilir. Sinir tahribatı
yüzünden his kusurları, mide-barsak sorunları gelişir. Pek
çok cilt hastalığına çanak tutar.
ŞÜKÜR Kİ, TEDAVİSİ VAR
Bir yüz yıl önce şeker hastalığına yakalansaydınız, tıp
dünyası henüz insülinden haberdar olmadığı için, saydığımız
tahribat karşısında pek bir şey yapamayacaktınız. Ama diabet
artık tedavi edilebiliyor. Ağızdan alınan ilaçlar var,
insülin var ve nasıl bir yaşam biçimi değişikliğinin
hastalığı önleyebileceğini ve iyileştirebileceğini
biliyoruz.
Yine de, titiz bir yaklaşımla, tedavinin tüm gereklerinin
yerine getirilmesi bile tahribatın sıfırlanmasını
sağlayamamaktadır. Ne yazık ki, ağızdan alınan ilaçlar
mükemmel değildir. İnsülinle ise, vücudun ihtiyaca göre
salgılamasını yeteri mükemmelikle taklit edememekteyiz.
İyi haber: Şeker önlenebilir bir hastalıktır
Ama, şeker hastalığına “yatkın” biriyseniz ya da “gizli
şeker” iniz varsa, hastalığın ortaya çıkmasını
önleyebilirsiniz. Son zamanlarda bu konuda pek çok çalışma
yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Bunlardan birinin özetini
sitemizde bulabilirsiniz.
Kimler şeker hastalığına daha yatkın?
Belki bunu cevaplamadan önce, şeker hastalığının 2 tipinin
olduğunu hatırlatmalıyız. Tip 1 dediğimiz, “genç tipi” şeker
hastalığı 10-14 yaş civarında ortaya çıkar. Tip 2 dediğimiz
“erişkin tipi” şeker hastalığı ise genellikle 40 yaşın
üstünde görülür. Erişkin tipi şeker hastalığı, tüm şeker
hastalarının yaklaşık %90’ını oluşturur. Biz, bundan böyle,
“şeker hastalığı” derken, aksini belirtmedikçe erişkin tipi
şeker hastalığını kastedeceğiz.
Bazı kişiler şeker hastalığına daha yatkın. “Risk faktörü”
dediğimiz özellikleri taşıyanlar diabete daha çok
yakalanıyorlar:
Bunlardan ilki, ailede ve kan yakınlarımızda şeker
hastalarının bulunması.
İkincisi kilo fazlalığı ve şişmanlık.
Kilo kadar önemli bir başka faktör de, yağın vücutta daha
çok nerede toplandığı. Kilo normal bile olsa, bel çevresi
102 cm. yii aşan erkekler ve 88 cm. yi aşan kadınlar çok
riskliler. Bel çevresi 94 cm. yi aşan erkeklerle, 80 cm.yi
aşan kadınlar ise dikkat etmek zorundalar.
Ne kadar hareketsizseniz o kadar risk altındasınız.
Yüksek tansiyonlularda ve kolesterol sorunu olanlarda;
gebeliğinde şeker sorunu (gestasyonel diabet) yaşayanlarda
şeker hastalığı daha çok görülüyor.
Son risk faktörü de yaş. Yaş arttıkça risk artıyor. Fakat
çağımızda şeker hastalığı salgın denilecek oranlarda arttı,
bu da hastalığa yakalanma yaşını epey aşağılara çekti.
Bu risk faktörlerinden ne kadar fazlasına sahipseniz, sizin
için tehlike o derece büyük. Yukarıda saydıklarımızdan biri,
hele birden fazlası sizin için geçerliyse aşağıdakileri daha
bir dikkatle okumalısınız.
Gizli şeker on yıl kadar sürüyor
Şeker hastalığına yatkınlığı olan, yani az önce
sıraladığımız risk faktörlerini taşıyanların bazısı şeker
hastası olurken bazılarında hastalık çıkmamaktadır. Ama,
işin ilginç yanı, hastalığa yakalananlarda hastalık,
yıllarca sessiz seyretmektedir. Kişi şeker hastası olduğu
halde hiçbir şikâyeti olmamaktadır. Bu sessiz dönem on yıl
kadar sürmektedir.
Bu sessiz dönemde şeker hastalığını (bundan böyle gizli
şeker diyelim) bazı tahlillerle ortaya koymak mümkün.
Bunlardan üç tanesi önemli. İlki ve en kolayı, kan şekerine
açken bakmak. (Açlık Kan Şekeri) Sonuç şayet 110-125 arası
ise gizli, 126 ve üstü ise açık şeker hastası
sayılabilirsiniz.
İkincisi, “şeker yükleme testi” dediğimiz bir testle, tokken
kan şekerine bakmak. 2 saatlık bu test sırasında, şekeriniz
140-199 arasında değerlere sahipse gizli, 200 ve üstü ise
açık şeker hastalığınız var demektir.
Daha az yaygın bir başka testte, özellikle “insülin
direnci”ni erken yakalamak için, açlık insülinine
bakılmaktadır. İlk dönemlerde, insülin düzeyi yüksek
çıkacaktır.
Gizli şeker hastalığının, açık şeker hastalığı haline
geçişini önlemek mümkün
Bu yazının en mutlulukla yazdığım kısmı burası: Gizli şeker
hastalığının açık şeker hastalığı haline geçişini önlemek
mümkündür. Yukarıda belirttiğimiz gibi konuyla ilgili,
tamamlanmış ve yürütülmekte olan pek çok çalışma
bulunmaktadır.
Bu çalışmalarda, kilo kontrolü, daha sağlıklı beslenme ve
daha hareketlilik yönünde yaşam biçimi değişikliği
sayesinde, çalışmaya katılanların beşte üçünde şeker
hastalığı önlenebilmiştir. Bazı ilaçlar, yaşam biçimi
değişikliği kadar olmasa da, önlemede yarar sağlayabiliyor.
Kaldı ki, yaşam biçimi değişikliği ile ilaç desteğini
birlikte gerçekleştirmek mümkündür. |
|
|